Sex Hikayeleri

6 ay önce - Admin Ekledi - 5531 Kez Okundu

Yaşlı adamın karısı tam bir afetti

Yaşlı adamın karısı tam bir afetti

Adım Funda. 27 yaşındayım, evliyim, çocuğum yok. Benden 15 yaş büyük kocamla, ben üniversite sınavlarına hazırlanmak için dersaneye giderken tanıştım. Despot baba evinin baskısından sonra, onun beni el üstünde tutan, sevecen davranışlarına kandım. Bana ve ev halkına aldığı güzel hediyeler, iltifatlar, zenginliği, hem beni hem ailemi ikna etti. Üniversite planlarım çöpe atıldı, kısa sürede evleniverdik.

 Ve gerdek gecesinden itibaren, benim anlayışlı olgun erkeğim kayboldu, daha doğrusu maskesini çıkardı, yerine cahil, kaba, hödük, aşırı kıskanç bir koca tipi geldi oturdu. Nişanlılık döneminde (Prensesim! Yavrum!) diye etrafımda dolanan adam, daha ilk gece, benim korkularıma, kendimi kasmama, çırpınmalarıma hiç aldırmadan, üstümdeki gelinliği parçalayarak soydu beni. Çıplak, körpe, el değmemiş bedenime sapık bir tecavüzcü gibi parlayan gözlerle bakarken kendisi de soyundu. Ortaya çıkan, tıknaz, aşırı kıllı vücuduyla, romantik bir gerdek gecesi bekleyen saf kızın üstüne adeta saldırıp debelenmeye başladı…

Muradına erip, ter su içersinde, öküz gibi soluya soluya yan tarafa devrildiğinde, ben bacak aramdan yatağa süzülen bekaret kanımla, yanaklarımdan yastığa süzülen göz yaşımla, kasıklarımdaki acı ve korkunç pişmanlığımla tavanı seyrediyordum. Başımı yan tarafa çevirdiğimde yerde paramparça edilmiş gelinliğime ilişti gözüm. İçimdeki pişmanlık kasıklarımdaki sancıyı bastırdı, (Tanrım, ben ne yaptım?) dedim kendi kendime. Ve bugüne kadar, nerdeyse 10 senedir bu cümleyle yaşadım, (Ben ne yaptım?).

Geriye dönmek yok, babam kapıyı bile açmaz. İleriye gitmek yok, lise diplomasıyla hiçbir becerim olmadan ne yapabilirim, kendime nasıl bir yaşam kurabilirim? Bunca sene bir bitki gibi bu adamla evlilik yaşadım. Akşamları içki sigara kokularıyla, genelde alkollü eve gelişi. Üç beş, kendi ilgi alanından, benim umursamadığım konuşmaları. Yatağa girişi. Kıllı göbekli, iğrenç gövdesiyle üstüme çıkışı. Ve öpüşmesiz okşamasız, kısa süren bir seks. Kendisi boşalır, yana devrilip horlamaya başlar. Ya aşırı derecede kıskançlığına ne demeli? Suçum genç ve güzel olmak. Dışarı çıkmak yok, arkadaş aile görüşmesi yok, perdeler kapalı, alt kattaki kiracılarla sınırlı ilişki, tam bir esir hayatı. Çocuğumun olmamasını da başıma kaktı her fırsatta. Bense hiç üzülmedim buna. Dünyaya kocam gibi bir yaratık daha getirmektense, çocuksuz yaşamak daha iyidir diye düşündüm.

Bunları neden anlattım? Tolga ile, alt kattaki kiracıların 20 yaşındaki genç oğluyla yaşadığım ilişkiye mazeret aramak için mi? Evet! Fakat gerçek bunlar, mazeret değil. Kocamla aramızda bu kadar yaş farkı olmasaydı, beni anlasaydı, gerçek anlamda sevseydi, beni yatakta doyursaydı, bunları, bu ilişkiyi yaşar mıydım? Sanmıyorum!

Peki pişman mıyım? Kesinlikle hayır! Pişman değilim! Tolga, bu genç, yakışıklı, güçlü adam, bana hayatı, yaşamayı, seksi, doyumu, tatmin olmayı, orgazmı, sevgiyi, sevilmeyi, gülmeyi öğretti çünkü. Hiç de pişman değilim. Aksine çok mutluyum!

Her şey bundan 2 yıl önce başladı. Kocam iş için üç günlüğüne başka nir şehire giderken, binbir tembihle beni koca evde yalnız başıma bırakmıştı. Can sıkıntısından ölmek üzereydim. Her zaman gidip sohbet ettiğim alt kattaki kiracılarımız da köye gitmişlerdi… Akşamın geç saatinde kapı çalındı. Çekinerek gözetleme deliğinden baktım, alt katta oturan ailenin genç oğlu Tolga kapının önünde duruyordu. Yakışıklı güleç yüzünü gördüğümde içim cız etti. Çok seviyordum onu. Hoş sohbeti, güleryüzü, candan tavırları etkiliyordu beni. Merakla kapıyı açtım.

Tolga çekingen bir tavırla, “İyi akşamlar Funda abla, rahatsız ettim, ama bizimkiler yoklar, bu saate kadar gelmediler. Nerede olduklarından haberin var mı acaba?” dedi. Ailesi sabahtan apar topar köye gitmişti, bir akrabaları vefat etmişti. Anlattım, “Sana not bırakmışlardı, görmedin herhalde?” dedim. “Görmedim Funda abla. Rahatsız ettim, iyi akşamlar…” dedi. Gitmesini istemiyordum, canım korkunç sıkılıyordu. Atıldım, “Gel Tolga, ben de çay demlemiştim. Bir bardak çay iç, öyle git!” dedim. “Yok Funda abla, rahatsız etmeyeyim, ben gideyim. Bilgisayarda işim vardı. Teşekkür ederim!” dedi, gitti.

Kös kös ardından baka kaldım. Sonra kapıyı kapatıp içeriye salona, yalnızlığıma döndüm. Amaçsızca odalarda gezindim. Ruhum sıkılıyor, duvarlar üstüme üstüme geliyorlardı sanki. Soyundum, kendimi yatağa attım. Her zaman yaptığım şeyi yapmaya, fantaziler kurarak kendimi okşamaya başladım. Gözlerim kapalı, bir elim külodumun içinde, diğer elim göğsümde, meme ucumu ovalarken hayaller kurdum…

Bu akşam hayal kurmak da kolaydı. Fantazilerimin her zamanki kahramanı Tolga az önce kapımdaydı. Onun gitmediğini, içeriye girdiğini, öpüştüğümüzü, seviştiğimizi hayal ettim. Tolga bana sarılırken, ben de kollarımı sımsıkı kendime sardım. O hayalimde meme uçlarımı emerken, ben iki meme ucumu da dilimle ıslattığım parmaklarımın arasında sıkıştırıp ovaladım. O hayalimde genç irisi gövdesiyle bacaklarımın arasına girip beni becerirken, benim iki elim de külodumun içine daldı, am dudaklarımı sıkıştırıp orta parmağımı içeriye saldım. Kendimi okşaya okşaya, amımı parmaklayarak kıvrandım soğuk yatağımın içinde. İnleye inleye boşaldım.

Üzerimde bir tek ıslak külotla, çıplak vaziyette, soluk soluğa sırt üstü yatıp tavana bakarken (Hayat mı bu?) diye düşündüm. Ömrüm böyle mi geçecek benim? Kendimi okşaya okşaya. Yalnız. Kimsesiz. Yaşlı, anlayışsız, kıskanç, despot kocayla. Yine dört duvar üstüme kapanmaya başladı. Kendimi mezarın dibinde hissedip bunalıyordum. Nefes alamıyordum.

Aklıma Tolga geldi sonra. O da alt katta benim gibi yalnızdı. Çay. Öyle ya. Çay demlediğimi söylemiştim ona. İçeri gelmemişti. Ben gidip kapısını çalsam? Çayı ona götürsem? Seks falan aklımda değil, zaten az önce hayalimde onunla sevişip boşalmışım. İnsan gibi iki sohbet etsem? Yalnızlığımı gidersem?

Sonunda dayanamadım. Kalktım, üzerime temiz bir külot, sütyen, dolaptan bir elbise geçiriverdim. Makyaj aynasında kendime biraz çeki düzen verdim aceleyle. Gardrobun boy aynasında kendime bir baktım. Güzel olmuştu. Kocamın dışarıda giymeme izin vermediği, ev içinde kullandığım, eteği diz üstünde, yakası biraz dekolte elbiseyi seçmişim nedense. Mutfağa gittim telaşlı adımlarla, demliği ve bardakları bir tepsiye koyup, doğru aşağıya indim. Zile bastım. Tolga açtı.

Çekine çekine, “Çay demledim, ama evde hiç şeker kalmamış Tolga. Sizde vardır, beraber içelim diye geldim, tabii rahatsız etmezsem?” dedim. Üzerinde eşofmanlar vardı, beni içeriye davet etti, “Gel abla, rahatsızlık ne demek? Ben üzerimi değişeyim sen çayı koyana kadar…” dedi. “Gerek yok canım, akşam saati giyimin önemli değil, rahatsız olma!” dedim. İçeriye girdim. Salonda sehpanın üzerine tepsiyi koyarak çayları hazırladım. Tolga da şekeri getirdi. Televizyonu açıp çayımızı içmeye, sohbet etmeye başladık.

Söz dolandı, yalnızlığımıza geldi, “Ahmet abi yok galiba evde?” dedi. Adını duymak bile keyfimi kaçırmaya yetmişti. “Yok, o da iş için gitti, birkaç gün gelmeyecek…” dedim. Sonra dayanamayıp ekledim, “Zaten olsaydı da fark etmezdi, sürekli içkili oluyor, sızıp kalıyor. Ben de yalnız kalıyorum hep böyle…” dedim.

Sözcükler ağzımdan çıkar çıkmaz kendime geldim, neler söylüyordum ben? Yanaklarım kızararak Tolga’ya baktım, anlayışlı sevecen bakışlarla bakıyordu bana. Başını iki yana sallayıp duruyordu, gözlerinde bana acıyan bir ifade vardı. Köşede duran bilgisayar dikkatimi çekmişti. Konuyu değiştirmek, tehlikeli sulardan uzaklaşmak için bilgisayarı bahane ettim. Bir iki soru sordum, bilmediğim birkaç şeyi açıp gösterdi bana. Öyle hoşuma gidiyordu ki bilgiç bilgiç bana anlatmaları, saatlerce dinleyebilirdim onu…

İnterneti açıp bir iki site gösterirken, yanlışlıkla daha önce açtığı porno sitesi beliriverdi ekranda. Çıplak kadınlar, erkekler, her şeyleri meydanda sikiş resimleri kaplayıvermişti ekranı. Telaşla yüzü kızararak kapatmaya çalıştı açılan resimleri. “Şey, virüs girdi galiba abla…” diye kekeliyordu bir yandan. Ben de utanıp başımı çevirdim. Evliydim ama en az Tolga kadar bilgisizdim bu konularda ve genç kız gibi utanmıştım en az onun kadar. Kalkıp gitsem mi diye düşündüm bir an, sonra vazgeçtim, Kukumav kuşu gibi tek başıma oturamazdım evde. Bilgisayarı kapatıp geniş kanepede sessizce, yanyana oturduk.

Neden sonra sessizliği Tolga bozdu, “Funda abla, özür dilerim. İnan bilerek yapmadım…” dedi. Tüzüne baktım. Yakışıklı, güzel yüzüne. Mavi gözleri yalan söylemiyorum diyordu bana. Elimi uzatıp elinin üzerine koydum, teselli etmek isteyerek, “Üzme kendini Tolga’cım. Gençsin, bekarsın. Normal böyle şeyler!” dedim. Sanki ben çok tecrübeliymişim, çok şey biliyormuşum gibi. Bunu söylerken elinin sıcaklığı elimi yaktı adeta, hızla çektim elimi. Ne yapacağımı şaşırmıştım. O elektrikli hava bir türlü dağılmıyordu. Bir şeyler yapmalıydım.

Kalktım, çayları tazeledim. Titreyen ellerimle Tolga’ya çay bardağını uzatırken, o da elini uzatınca elime çarptı, sıcak çay bardağı olduğu gibi kucağına devrildi. Canı yanarak ayağa fırladı. Eşofmanın önü çay olmuş, duman tütüyordu. Aceleyle banyoya koşturdu. Ben de üzülmüştüm çocuğun canı yandı diye. İlk şaşkınlığımın ardından hemen arkasından seğirttim yardım amacıyla. Banyonun kapısını açıp içeriye daldım. “Tolga, canın yandı mı, nasıl oldun?” diye sorarken, eşofmanın altını çıkardığını ve küvetin içinde duş hortumuyla kasıklarına su tuttuğunu gördüm…

Ağzım açık, donup kalmış onu izliyordum. Kaslı bacaklarının arasında kalın ve uzun bir yarağı vardı. Tabi insan ister istemez, evde kocamın yıllardır içime sokup durduğu şeyle bu güzel yarak arasında karşılaştırma yapıyor. Ben de yaptım. Kocamın minik, kara kuru sikini bunca senedir yarak niyetine içime almıştım. Ama şu anda karşımda pespembe, kocaman başıyla, damarlı gövdesiyle bakılası, öpülesi, içime sokulası bir yarak, beni kışkırtırcasına bana bakıyordu. Tolga da donup kalmıştı. Yarağını gizlemeyi, örtmeyi akıl bile edememişti. Malı meydanda, elindeki ucundan su fışkıran duş hortumunu unutmuştu zavallım, sular yerlere akıyordu.

Ne yapacağımı bilemedim ilk anda. Donup kaldım ben de. Ama sonra içimdeki kadınlık hormonları dürttü. Hipnotize olmuş gibi birkaç adım attım gözümü yarağından ayırmadan. İkimiz de konuşmuyor, birbirimize bakıyorduk. Yanına yaklaştım. O da küvetten çıkıp bana geldi aynı şekilde. Aramızda bir karış mesafe vardı sadece. Gözlerimiz birbirine kenetlenmişti. Dudaklarım titriyordu. Gözlerimi, onun uzun kirpikli mavi gözlerinden, etli dudaklarından ayıramıyordum. Nefes alamıyordum. Dudaklarımı araladım soluk almak için. Tolga titrek bir sesle, “Funda abla…” dedi…

Gözleri dudaklarımdaydı. İstekle aralanan, arzuyla titreyen ıslak dudaklarımda. Eğildi, öptü dudaklarımdan. Bir anda birbirimize sarılıverdik, vahşice öpüşmeye başladık. Sımsıkı kucaklamıştı beni, altı çıplak vaziyette, sertleşmiş yarağı ince etekliğimin arasından kasıklarıma batıyordu. Dakikalarca öpüştük. Dili dudaklarımı okşuyor, nefes almak için açılan ağzımdan içeriye sokup dilimle buluşuyor, beni delirtiyordu.

Bana sarılmayı bıraktı. Dudaklarını ayırmadan eşofmanın üzerini çıkardı. Tekrar sarıldı. Ayakta, kollarında eriyordum adeta. Çırılçıplaktı. Kaslı vücuduna sımsıkı bastırıyor, ince kumaşlı elbisemin üzerinden yarağının sertliğini kasıklarımda duyumsuyordum.

Dizlerim titremeye başladı. Ayakta duramıyordum. Anladı ne halde olduğumu, kollarıyla tüy gibi tutup kaldırdı beni, kucaklayıp içeriye, salona götürdü. Öpüşmeye devam ediyorduk. Üçlü koltuğun üzerine yavaşça bıraktı beni. Bırakırken de çıplak vücuduyla üzerime çıktı. Elbisemin incecik kumaşından onun çıplak gövdesinin ağırlığını, yarağının sertliğini, yakan sıcaklığını hissediyordum. Bir kolunu boynumun altından geçirmiş, yastık yapıp, vahşice dudaklarımı emerken, diğer elini elbisemin eteğine götürdü…

Bacaklarımı yavaş yavaş, okşaya okşaya eteğimin altında ilerlemeye başladı eli. Baldırlarımı, bacaklarımın içlerini, külodumun üzerinden amımı okşadı uzun uzun. İçimde volkan kaynıyordu sanki. Lavlar boşalıyordu, külodumun ıslandığını hissediyordum. Ateş gibi parmaklarını aradan sokup amımı avuçladığında, dudaklarının içinde zevkle inledim. Nefes alamıyordum, “Ohhh! Tolga! Tolga…” diyebildim.

“Funda abla çok güzelsin. Harikasın. Seninle sevişiyorum, hep hayallerimde olduğu gibi. İnanamıyorum buna!” deyip, aç dudakları her yerimde, dudaklarımda, yanaklarımda, kulak memelerimde, gerdanımda dolaşıyordu. Bir yandan dudakları, bir yandan klitorisimi ve amımı okşayan parmakları bitiriyordu beni. Yağ gibi eriyordum kollarında…

Öpmeyi bıraktı. Doğruldu. Ne yapacak diye beklerken, elbisemin önündeki düğmeleri çözmeye başladı. Sabırsız parmakları titreyerek düğmeleri tek tek açtı. Elbisemin önü tamamen açılmış, dantel sütyenim ve külodum meydana çıkmıştı. Sütyenimi zorlayan memelerimi aç bakışlarla süzdü bir an. Dayanamadım, kalkıp koltuğun üstünde diz çökerek elbisemin kollarını sıyırdım, çıkarıp kenara attım. Sütyen külot kalmıştım. Hızla atıldı, dudaklarıma yumulurken, ellerini arkama, sütyenin kopçasına götürdü. Sabırsızca, koparırcasına açtı sütyenimi, memelerimi meydana çıkardı.

Sütyenin baskısından kurtulan memelerim, sertleşmiş uçlarıyla onu davet ediyordu sanki. Hayran bakışlarının altında mutlulukla kıvrandım. Kocamın pek ellemediği memelerim halen genç kız sertliğinde ve dikliğindeydiler. Eğilip önce birini, sonra diğerini ucundan öptü. Ürperdim. Dudakları birinin ucunu kavrayıp emmeye başladığında kendimden geçtim adeta, başını tutup arkaya devrildim. Genç erkeğimi kendime çektim. Şimdi süt emen bir bebek gibi mememi emiyordu.

Beynimde şimşekler çakıyordu sanki. Meme ucumdan tüm vücuduma bir zevk ürpertisi yayılıyor, kendimden geçiyordum. Bir bacağı benim üstümdeydi. Yarağı kalçalarıma değiyor, ben buradayım dercesine bedenime batıyordu. Bir mememi bırakıp diğerine saldırıyor, emiyor, avuçluyor, parmaklarının arasında sıkarken vantuz gibi ağzının içine tamamını almaya çalışıyordu. Bense altında kıvranıp duruyordum deli gibi…

Göğsümü emen dudaklar aşağıya indi. Karnımı, göbeğimi tavaf etti. Dudaklarının yanı sıra diliyle ıslak bir iz bırakıp aşağıya yöneldi. Hiç yaşamadığım şeylerdi hissettiklerim. Gözümün önünde yıldızlar uçuşuyordu. Üzerimde kalan tek giysi olan külodumu okşarcasına sıyırdı bacaklarımdan. Ve dudaklarını ellenmemiş amımın üzerinde hissettim. Sıcacık. Islak. Amımı yeni temizlemiştim. Sanki onu bekler gibi pırıl pırıl, kaymak gibi yapmıştım. Ve şimdi Tolga kaymağımı yemekle meşguldü.

Amımın dış dudaklarını aralayıp diliyle boydan boya gezindi amımda. Dilinin ucu bızırıma değdi, ben yerimden zıpladım. İnanılmaz bir zevk, bir şehvet dalgası sardı her yanımı. Bızırımı yaladı, emdi uzun uzun. Sonra dilini aşağıya indirdi, parmaklarıyla amımın dış dudaklarını aralayıp içime soktu. Islak ve sıcak dilini olabildiğince içime gömdü. Hava almaksızın dudaklarını kapattı amıma. Amımı emerken dilini içeride oynata oynata içimi okşuyordu. Bu arada ıslak parmağıyla klitorisimi okşarken, diğer elinin bir parmağı arka deliğimi yoklamaya başladı.

İşte o anda kendimi kaybettim. Böyle bir zevk yaşamamıştım ömrümde. Tüm vücudum kasılmaya, dalgalanmaya başladı. Halen sıcak dili amımdaydı. Parmaklarını kalçalarıma geçirmiş, kaçıp kurtulmamı engellemek istercesine sıkıyor, beni hareketsiz bırakmaya, dilinin verdiği zevki devam ettirmeye çalışıyordu. Öyle bir orgazm yaşıyordum ki, kendimi ölmüş, bulutların üzerine çıkmış gibi hissediyordum adeta. Kalçalarım yatağı dövmeye başlarken, amımı emmeyi bıraktı, yukarıya çıktı. Elleri memelerimi sıkarken, dudaklarını benim nefes almaya çalışan açık dudaklarıma kapattı. Ölüyordum zevkten. Durmaksızın inliyor, kısık çığlıklar atıyordum, “Oohhhh Tolga! Dayanamıyorum Tolga! Ölüyorummm! Ne yaptın bana sen? Nasıl zevk bu? Erkeğimm! Aşkımm! Ooohhhh!” diye.

Neden sonra sarsıntılar hafifledi, azaldı, sona erdi. Kendimi halsiz, yorgun bir halde Tolga’nın kollarına bıraktım. Hiç böyle bir zevk yaşamamıştım ömrümde. Halen, su içinde kalmış ıslak amımı okşayan elinin üzerine elimi koydum minnetle. Gülümsedim. O da, “Öyle güzelsin ki Funda abla!” dedi hayranlıkla. “Teşekkür ederim! Hiç böyle bir zevk yaşamamıştım. Hayatımda bir erkekle yaşadığım ilk gerçek orgazmım bu benim!” dedim. Gözleri açıldı, bana baktı, “Nasıl? İnanmıyorum sana, Ahmet abi hiç…?” dedi.

“Ahmet abin hiç böyle yapmamıştı. Böyle sevmedi beni hiç. Ahmet abin her zaman içime girer, birkaç git gel yapar ve sonra kendi boşalır, beni düşünmeden uyur sızar kalır!” dedim. Sonra elimi uzatıp yarı kalkmış durumdaki sikini okşadım ve utanarak ilave ettim, “Değil senin yaptığın gibi amımı yalamak emmek, adamakıllı sevişmedi bile!” dedim. Okşamalarım yarı kalkık sikini sertleştirmiş, dimdik olmuştu. Kıvrandı, “Sen de yalamak ister misin Funda abla?” dedi çekingen bir tavırla. İstediğini yapmayacağımdan, tersleyeceğimden korkar gibiydi.

Gülümsedim, “Hiç yapmadım bunu Tolga. Ama madem sen beni bu kadar mutlu ettin, sana bunu borçluyum aşkım! Ne istersen yaparım senin için!” dedim. Doğrulup dudaklarından öpmeye başladım, gezine gezine boynuna, göğsüne, sert karnına kadar indim. Kasıklarına başımı eğdim, güzel sikini elimle tutup hayran hayran baktım. “İlk defa yapıyorum bunu! Beceremezsem sen yönlendir beni!” diyerek, dilimi çıkarıp ucuyla boydan boya yaladım sikini…

İyice sertleşmiş, damarları parmak gibi kabarmıştı ellerimin arasında. Dilimin ucunu kabarmış kan damarlarında, yumruk gibi başında, şapkasının kenarlarında gezdiriyordum ıslak ıslak. Eğildim, aşağıya indim, taşaklarını dudaklarımın arasına alıp emer gibi yaptım. Kıvranıyordu ben bunları yaptıkça, inliyordu. Yukarıya çıktım. Ağzımı kocaman açıp sikinin iri başını ağzımın içine almaya çalıştım. Dişlerim canını yaktı sanırım, inledi. Ona kısık sesle, “Özür dilerim aşkım, ilk defa bir erkeğin sikini ağzıma alıyorum. Kusura bakma.” dedim. “Önemli değil Funda abla. Ben de şimdiye kadar birkaç orospuyla, parayla seviştim sadece. Hiçbir kadın da bunu yapmamıştı bana. Sikimi ağzına alıp emen olmadı şimdiye kadar. Devam et sen!” derken parmakları saçlarımın arasında dolaşıyordu.

Bu beni daha da ateşledi. Dudaklarımı daha da açıp ağzıma aldım sikinin başını. Şapır şupur bebek emziği gibi emmeye, dilimle içimde yalamaya başladım. Tolga da başımdan tutup kendine bastırıyordu. Böylece koca siki ağzımın içinde kaybolmaya, yavaş yavaş ağzımın derinliklerine kadar girmeye başladı. Gözleriyle beni izliyordu. Ben de onun zevkten kısılmış gözlerinden gözlerimi ayırmadan işimi yapıyor, onun yönlendirmesiyle sikini sonuna kadar ağzımın içinde kaybetmeye, onu zevkten eritmeye çabalıyordum.

Belki bir 10 dakika böyle emdikten sonra kasılmaya başlamıştı ki, birden kalktı yerinden, beni sırtüstü yatırıp üzerime çıktı, sikini tekrar ağzıma soktu. Başım iki dizinin arasındaydı. Saçlarımdan tutup sonuna kadar kendine çekti. Dudaklarım kasıklarına değdi. Nefessiz kalmıştım. Başımı sallayıp kurtulmaya çalıştım. Sikinin kafası bademciklerime değiyordu, boğazımdan içeriye girmişti sanki. Saçımdan tuttuğu parmaklarıyla başımı geriye çekti, nefes almamı sağladı, sonra tekrar gömdü. Kalçalarını ileri geri oynatıyor, ağzımı siker gibi gidip geliyordu. “Ohhh Funda ablaaa! Harika emiyorsun! Delirtiyorsun beni! Aaahhhh! Harikaaa!” diye feryat ediyordu bir yandan da.

Benimse cevap verecek halim yoktu. Ağzımın içinde kocaman bir yarakla nefes alamadan ağzımdan sikiliyordum. Tam boğulacak gibi olduğum anda sikini ağzımdan çıkarıyor, bir parça nefes almamı sağlıyor, sonra tekrar sikini ağzıma gömüyordu. Kendimi kurtarmak için ellerimi kalçalarına sarmış, tırnaklarımı kabalarına geçiriyordum. Ama tırnaklarımın acısı bile engel olmuyordu erkeğime ve beni ağzımdan sikmeye devam ediyordu…

Sonunda kasılmaya, döllerini ağzımın içine püskürtmeye başladı. Kaçmak istedim, bırakmadı. Döllerinin son zerresine kadar ağzıma, boğazımdan içeriye boşalttı titreye titreye. Baskıyı hafifletmişti. Ben de olan oldu diyerek tadı pek hoşuma gitmese de yarağını emdim, son damlasına kadar döllerini boşalttım. Ağzıma boşalmaktan mest olmuştu. Koltuğun üzerine devrildik ikimiz de. Nefes nefese kalmıştık. Kenarda duran elbisemi alıp ağzımın kenarından taşan dölleri temizledim bir güzel. Çırılçıplak uzandık öylece.

Elini uzatıp elimi tuttu, “Hiç böyle bir an yaşamamıştım!” dedi. Elini sıktım minnetle, “Ben de aşkım. Ben de!” dedim. Kesik kesik konuşmaya başladık kendimize geldiğimizde. “Tolga, lütfen bundan kimseye bahsetme olur mu? Yalvarırım sana! Eğer bahsetmezsen erkeğim olursun, her zaman yaşarız bu zevkleri! Kocamla bunca senedir yaşadığım seks değilmiş meğer, beni sen doyurursun bundan sonra! Ben de seni doyururum!” dedim. Eğilip öptü beni, “Deli misin Funda abla? Bu zevki yaşamak için ne istersen yaparım. Başkasına anlatır mıyım hiç?” dedi.

Sımsıkı sarıldım ona, “Keşke daha önce yaşasaydık bu zevkleri! Nelerden mahrum kalmışım meğer! Becerikli erkeğim! Tatmadığım zevkleri tattıran erkeğim! Bundan sonra kocam sensin! Erkeğim benim!” dedim. Yine sertleşmişti siki, bacaklarıma değiyordu taş gibi. Dudaklarımdan öptü, “Ama daha sikmedim Funda abla! Amını yaladım sadece! Artık seni sikmek istiyorum! Döllerimi amına boşaltmak istiyorum! Hadi yukarıya, sizin eve çıkalım. Seni kocanın yatağında sikmek istiyorum!” dedi.

“A-aa Tolga, konuşma böyle Sikli Amlı falan! Terbiyesiz!” dedim gülerek. Ama hoşuma gitmişti böyle konuşması. Elimi aradan uzatıp sertleşen sikini kavradım. Taş gibiydi. “Hımmm, demek beni kocamın yatağında sikmek istiyorsun ha? Kocamın beni siktiği yatakta? Ahlaksız seni! Hadi o zaman yukarıya çıkalım, sik beni güzel güzel! Bu koca sikini sok amıma!” dedim. İkimiz de heyecanlanmıştık. Ateşimiz tekrar yükselmişti. Kalktım, külot sütyenimi alıp giymek için davrandım. Elimi tuttu, “Hayır, giyme Funda abla. Öyle gel, çırılçıplak!” dedi.

Binada ikimizden başkası yoktu. Üçüncü kat boş duruyordu. Kıkırdadım, “Delisin sen Tolga! Çılgınsın! Hadi o zaman, gidelim!” dedim. Beni kolumdan tuttuğu gibi, elimizde giysilerimizle dışarıya çıktık. Daha merdivenlerden çıkarken oramı buramı ellemeye, öpmeye başlamıştı bile. Kahkahalarla gülüyor, çocuklar gibi oynaşıyorduk. İyice sertleşen siki bacaklarının arasında sallanıp duruyordu. Deli gibi tahrik oluyordum onun çılgın hareketlerinden.

Bizim dairenin kapısına geldik. Heyecanla anahtarımı anahtar deliğine sokmaya çalışırken, Tolga arkamdan yaklaşıp yarağını bacak aramdan sokmuş, beni belimden tutup kendine çekiyordu. Kapıyı zar zor açtığımda hemen içeriye girmedi, sırtımı kapıya dayayıp üzerime abandı kaslı gövdesiyle. Öpmeye başladı. Ellerimi yukarıda birleştirmiş vücudunu vücuduma bastırıyor, hareket etmeme, kurtulmama izin vermiyordu. Siki kasıklarıma dayanmış baskı yapıyordu. Hoş, zaten pek kaçmak istediğim de yoktu ya! Uzun uzun öpüştük. Önümde onun kaslı bedeninin ateş gibi sıcaklığı, sırtımda çelik kapının soğuk serinliği. Deli oluyordum zevkten…

Ve neden sonra kapıyı kapatıp içeriye girdik. Bu sefer hakimiyet bendeydi. Onu kolundan tutup yatak odamıza götürdüm. Yatak odam herzamanki gibi gayet düzenliydi. Oldukça geniş bir yatağımız vardı. Etrafına bakınıp duran Tolga’ya sarılıp dudaklarına yapıştım. Karşılık verdi. Öpüşürken nefesimiz kesiliyordu. Bir eli saçlarımı çekerken, diğer eli sırtımda, kalçalarımda dolaşıyor, kendine sımsıkı bastırıyordu beni. Az önceki ihtiras yine tüm vücudumu sarmıştı. Alevler içinde yanıyordum. Dudaklarımı çekip inledim, “Tolga, bu gece seninim! Bu gece kadınlığımı yaşat bana!” diye.

Beni öpe öpe yatağın kenarına kadar götürdü. Öpmeyi bırakmadan üzerime eğildi, beni yatağa uzattı boylu boyunca. Bunca senedir kocam yanımda horlarken ağladığım, kendimi tatmin ettiğim yatağımda, genç bir erkeğin altına yatmak üzereydim. Heyecandan, zevkten ölüyordum. Tolga’nın tüm bedenimde dolaşan dudakları elleri bitiriyordu beni. “Hadi Tolga, içime gir artık! Dayanamıyorum, seni içimde istiyorum!” diye inledim. Bacaklarımı araladı, dizlerinin üstünde yaklaştı. Sikini tutup başını ıslak amımın kapısında, dudakları üzerinde dolaştırdı. İnledim. Kalçalarımı oynatarak kıvrandım, “Hadii, sok artık!” dedim.

Kırmadı beni. Yavaşça yüklendi. Ama girmedi hemen. Tüm ıslaklığına karşı amımın girişi zorluk çıkarıyordu kocaman yarağına. Biraz daha ıslaklığımı okşadı, yarağının başını ıslattı sularımda. Sonra tekrar bastırdı. Başı girmişti içime. Durdu. Bekledi. Tekrar ittirdi. Yavaş yavaş koca sikini gömüyordu amıma. İnanılmaz bir zevkti yaşadığım. Kendimi kaybediyordum zevkten. “Aaahhh!” diye inledim. “Beğendin mi Funda abla? Sikim zevk veriyor mu?” diye sordu. “Deli misin? Zevk de laf mı Tolga? Çok güzelll! Kocamın pipisine alıştı amım, senin koca sikin kudurtuyor beni, zevkten ölmek üzereyim!” dedim.

Bütün bedeniyle üstüme yüklendi. Siki dibine kadar amıma girdi bir anda. Boynuna sarılıp tüm vücudumla yapıştım ona. Bacaklarımı beline sardım. Bacaklarımın arasında koca bir et parçası vardı ve beni zevkten, şehvetten öldürüyordu bu kalınlık. Kıpırdanmaya, amımın içinde gidip gelmeye başladı yavaş yavaş. Nefesim kesiliyordu zevkten. Boynuna dişlerimi geçirip tısladım, “Ohhhh! Harikaaa! Mmmm! Çok güzel! Hadi hızlan aşkım! Sik beni!” diye. “Hemen değil Funda abla… Seni yavaş yavaş sikecem! Kocanın yaptığı gibi sikimi sokup çıkarıp boşalmayacağım sana! Tadını çıkaracaksın yarağımın! Sikilmenin, seks yapmanın ne demek olduğunu öğreneceksin bu gece Funda abla!” dedi nefes nefese kulağıma.

Biraz hızlanıyor, biraz yavaşlıyor, gelecek gibi olduğunda durup bekliyordu. Böyle yapınca da ben zevkten kuduruyor, deliriyordum. Yavaş yavaş kendini geriye çekiyor, sonra hızla, bir anda köküne kadar yarağını içime sokuyordu. Sikinin başının ta diplerime değdiğini, koç başı gibi zorladığını hissediyordum. Amımın diplerinde hissettiğim sertliğinin okşamaları beni benden alıyor, kıvranıyor, kendimi sağa sola atıyordum. Kalçalarımı çalkalayınca da daha kötü oluyor, koca siki amımın içinde her yerime değiyor, çıldırtıyordu. Amıma her vuruşunda zevkin yanında acıyla inliyordum. Kocamın hiç değmediği yerlerime değiyordu yarağı…

Ve bir yarak içimdeyken hayatımın ilk orgazmını yaşadım, kendimden geçtim. Bacaklarımı sımsıkı kalçalarına sarmış, indirip kaldırıyor, kalçalarım yatağı dövüyor, haykırıyordum. İnanılmazdı yaşadığım şey. Dakikalarca sürdü bu zevk. Kendimden geçtim bir süre. Neden sonra kendime geldiğimde Tolga halen içimde, bacaklarımın arasındaydı ve gidip geliyordu yavaş yavaş. Tekrar inlemeye başladım. O volkan tekrar kaynamaya, zirveye yükselmeye başladım. Tolga da sona yaklaşmak üzereydi…

Tam bu esnada telefon çaldı. İkimiz de durup yatağın yanındaki telefona baktık. Hemen açmadım. Telefon birkaç defa çalana kadar soluğumun düzelmesini bekledim. Konuşabilecek hale gelince elimi uzattım, ahizeyi kaldırdım. Telefonun diğer ucunda kocam vardı. Sorun var mı, her şey yolunda mı diye aramış. Bu arada Tolga da içimden çıkmamış, üzerime uzanmıştı. Bacaklarımın arasında genç bir erkek, yarağını amımın dibine kadar sokmuş vaziyette, uykudan uyanmış sesimle kocama cevap verdim, “Aloo?” diye ve konuşmaya başladık. “Erkenden uykum geldi kocacım. Uyuyordum…” dedim.

Ben kocamla konuşurken, Tolga içimde milim milim sikini oynatıyor, yavaş hareketlerle gidip geliyordu amımda. Ağzımı kapatıp zevk inlemelerime engel olmaya çalıştım kocama cevap verirken. Garibim, benim başka bir erkeğin altında sikiştiğimden habersiz, beni soruyordu. Buysa daha çok tahrik ediyordu beni. Kocamla konuşurken beni sikmekte olan Tolga ile göz göze bakışıyorduk. Zevkten gözlerimiz kısılmıştı. Dudaklarımızda bir gülümseme. Kocam uzun uzun bir şeyler anlatırken telefonun ahizesini elimle kapatıp, Tolga’ya fısıldadım, “Memnun musun aşkım? Telefonda kocam var. Ve sen karısını sikiyorsun!” diye.

Tolga inledi sessizce, “Ohhh! Evet Funda abla. Öyle güzel ki, Ahmet abinin karısını sikiyorum yatağında! Altımda zevkten inletiyorum! Haberi yok pezevengin!” diye fısıldadı. Boynuna sarılıp, omuzunu dişledim. “Erkeğim benim! Sikemeyenin karısını sikerler! Hadi sik beni! Güzel güzel sik! O koca yarağınla sik Ahmet abinin karısını! Ohhh! Sok yarrağını bana!” diye fısıldadım.

Kocam halen anlatıyordu telefonda. Arada ahizeyi kapatan parmaklarımı kaldırıp, (Hı… hı… evet… hayır…) diye cevaplıyordum onu. Özlediğini söyledi sonunda. “Ben de seni çok özledim kocacım! Yalnızlık zormuş! Bir an önce gelsen keşke! Burda, yatağımızda yalnız yatıyorum, sensiz! Gelsen de sevişsek!” dedim cilveli cilveli. Sanki gelse yapacağımız şeyin adı seksmiş gibi. Vedalaştık, “İyi geceler karıcım, kendine iyi bak!” dedi, kapattı telefonu. Bense ahizeyi elimden fırlatıp attım, içimde gidip gelen Tolga’ya sımsıkı sarılıp kalçalarımı çalkalamaya başladım, amımda hareket edip duran sikini daha çok hissetmeye çalıştım.

Tolga’ya, soluk soluğa, “Duydun mu? Kendime iyi bakacakmışım!” dedim. Tolga da bütün gövdesiyle üstüme yüklenerek amıma abanırken yanıtladı beni, “Merak etme Funda abla, ben sana iyi bakarım!” dedi.

Demin telefonda konuşurken biraz yavaşlatmıştık hızımızı. Ama konuştuğumuz hayasız, ar damarı çatlamış sözcüklerin etkisiyle delirmiştim. Tolga da benden daha çok heyecanlanmış ve zevke gelmişti. Sona yaklaşmıştık ve üzerime uzanmış, son darbeleri vuruyordu. Boşalmak üzereydim. O da geleceğimi hissetmiş, hızlanmıştı iyice. Ve son hamlede öyle bir yüklendi ki, kendini kastı, odanın içini dolduran inlemelerle aynı anda ben de kasıldım. Birbirimizi öylesine sımsıkı sarmıştık ki, ikimiz de birbirimizin kolları arasında titreye titreye boşalıyorduk. Döllerinin sıcaklığını amımın diplerinde hissediyordum. Hayatım boyunca böyle bir şey yaşamamıştım.

Bir süre içimde öylece kaldı. Amım sikini sarıyor, içimde yeni yeni küçüldüğünü hissediyordum. İçimden çıkmak istemiyor gibiydi. Bacaklarımın arasında boylu boyunca uzanıyordu üstümde. Nefeslerimiz sonunda düzene girdi, sakinleştik. İçimden çıktı, kendini yan tarafıma bıraktı ve “Sigaran var mı aşkım?” diye sordu.

İçim titriyordu o aşkım dedikçe. Kalkıp kocamın sigara paketini çıkardım çekmeceden, iki sigara çıkarıp çakmakla ikisini de yaktım. Çıplaklığımdan utanmak aklıma bile gelmiyordu, öylesine doğaldı ki çıplaklığımız. Tekrar yatağa, sevgilimin koynuna girdim. Kollarının arasına uzanıp onun sigarasını dudaklarının arasına kıstırdım. Pek kullanmadığım halde onunla beraber orgazm sigarası tüttürdük birlikte. Göbeğinin üstüne koyduğumuz Fondöten kutusunu küllük olarak kullanıyorduk.

“Tolga, bundan sonra bana abla demeni istemiyorum!” dedim. “Peki aşkım! Bu geceden sonra kadınımsın sen benim. Ablam değilsin!” dedi. Uzanıp sigara dumanı çıkan etli dudaklarını öptüm ve “İlk defa sevişmekten zevk aldım. Senin sayende aşkım! Senin kollarında kadın olduğumu anladım ilk kez!” diyerek içimi döktüm. Kulağımdan öperek, “Daha gece sona ermedi aşkım! Sabaha kadar benimsin! Altımda inletecem seni! Halsiz kalıncaya kadar sikecem seni!” dedi. Sımsıkı sarıldım, “Ne istersen yap! Yılların acısını çıkarmak istiyorum. Ne zaman, nasıl, ne kadar istersen sevişirim seninle!” dedim.

Tolga, “İçine boşaldım… Hamile kalırsan?” dedi tereddütle. “Olsun, senin çocuğun, doğururum!” dedim. Endişeyle yüzüme bakıyordu. Gülerek yanağını okşadım, “Merak etme, çocuğum olmuyormuş benim. Korunmamıza gerek yok. İstediğimiz gibi sevişebiliriz yani!” dedim. Elimi uzatıp sikini okşadım, hemen başını kaldırdı yaramaz. “Hatta şimdi başlayabiliriz sevişmeye, gücün varsa?” dedim.

Belimden tutup bir anda üstüne çıkardı beni. Bacaklarımı aralayıp, üstüne yerleştiğimde, çoktan sertleşmiş siki amıma baskı yapmaya başlamıştı. Ne yapmak istediğini kadınlık sezgilerimle anlamış, sikinin üzerine oturmaya başlamıştım bile. Dudaklarımı ısıra ısıra yarağını içime aldım. Belimden tutup kendine çekiyordu. Sonunda dibine kadar girdi.

Biraz bekleyip üstünde hareket etmeye başladım. Yukarı aşağı inip kalkıyor, ucuna kadar çıkıp, dibime kadar içime alıyordum. Giderek hızlandım, ıslak amımın içinde yağ gibi kaymaya başladı yrağı. Başını kaldırıp memelerimi yalıyor, uçlarını emiyordu ben üstünde gidip gelirken. Zevkten deliriyordum yine. Bir kez daha sarsılmaya, orgazm olmaya başladım. Sonunda üstüne yığılıp kaldım. Yana devrilip iki büklüm oldum. Bacaklarımı kasıyor, halen devam eden orgazm kasılmalarının zevkini çıkarıyordum.

Sabaha kadar seviştik. Duş yaptık. Banyoda bir kez de arkadan, minik deliğimden becerdi. Çığlıklarıma aldırmadan götümün kızlığını bozdu. Onun zevkini de yaşattı bana. Duştan çıktık, yatağın üstünde domalttı beni, kalçalarımdan tutup amıma girdi. Bu kez değişik açıdan amıma giren yarağı zevkten delirtti beni… Sabaha kadar seviştik kısacası. Uzun uzun seviştik. Durduk, dinlendik, sikiştik. Ben erkeksiz, o kadınsız geçen yılların acısını çıkarırcasına seviştik. Sabah güneş doğarken sızıp kaldık yatakta.

Öğlene kadar ölü gibi uyuduk. Uyandık. Çırılçıplak evin içinde dolaştık, oturduk, kalktık, mutfakta yemek yedik. Evin her köşesinde, her odasında seviştik. İki gün boyunca yeni evli balayı çiftleri gibiydik. Hiç durmadık. Öpüşüp koklaştık, seviştik, sikiştik. Ertesi gün, kocam gelecek diye zorla ayrıldık birbirimizden.

İki yıla yakın bir zaman boyunca sürdü Tolga ile bu ilişkimiz. Fırsatını bulduğumuz, canımızın çektiği her anda birbirimizin kollarına koştuk. Fakat sonunda taşındılar, birbirimizi kaybettik. Şimdi hayata küsmüş gibiyim. Bir kenara çekilip saatlerce Tolga ile yaşadığımız sevişmeleri anıyorum. Mutfakta yemek yerken, o yemek masasında Tolga’nın bana yaptıkları. Kocamla yatarken, o yatakta Tolga ile yaşadığımız orgazmlar. Kocamın çükü içimde gidip gelirken, Tolga’nın içimi dolduran yarağının kalınlığı. Kocamın leş gibi içki kokusundan iğrenirken, burun deliklerimde Tolga’nın erkek vücudunun salgıladığı beni tahrik eden erkek kokusu…

Fakat yapacak bir şeyim yok. Ya böyle yaşamaya devam edeceğim, ya da kendime geleceğim, çıkıp kendime bir şekilde yeni bir Tolga bulacağım. Onun gibi bir erkek. Beni doyuran, beni yaşatan, beni kadın yapan bir erkek. Bekliyorum henüz. Bir gün karşınıza, genç ve güzel bir kadın çıkarsa, gözleriyle sizi süzen, tartan, aranan… O benim işte!